İnsan bir adaya gidince doğal olarak her yer deniz oluyor; feribottan indiğiniz yerden itibaren denize girme şansınız var yani… Günü birlik de gitseniz yanınızda mayonuz varsa sıcaklayınca bir girip çıkılabilir. Biz de Kos merkezdeki sıra sıra olan plajlardan girdik; genel olarak ben sabahları yürüyüşten sonra girip hemen otele dönüyordum ama çok da zevk veren bir deniz değildi hatta kimi zaman pislik olabiliyordu. Kos merkezdeki plajlar taşlık (en azından limanın çevresindekiler).
İlk gün, turistik gezimizin bir bölümünü yaptıktan sonra, otelden önerilen ve merkeze yakın olan ‘AMMOS BEACH CLUB’ a gitmek üzere kalenin oradaki otobüs durağından otobüse bindik; en kolay ulaşım o ve otobüsler çok sık var, artık bizde herhalde en ücra köşede bile zor bulabilecek eski tip otobüsler ama gene de rahat bir ulaşım. Durak isimlerini kesinlikle anlamadığımız için otobüs şoförüne gitmek istediğimiz plajı söyledik ve o bizi inmemiz gereken durakta indirdi; yaklaşık 10 dakikalık bir yolculuk. Ammos Beach Club’a girmekti amacımız ama çok popüler bir yer olduğu için gittiğimizde ‘güneşlikli yer’ olmadığı için ‘doluyuz’ dediler ve giremedik; mekan bizim güney sahillerimizdeki tiki plajlarımız gibiydi ama güzel bir ortamdı. Biz de hemen yan tarafında ‘non-organised’ kabul edilen tarafa geçtik, tüm sahil size ait, dilediğiniz yere örtünüzü serebilirsiniz ya da şezlong kiralayanlardan şezlong alabilirsiniz; 2 şezlong 1 şemsiye 7-8 Euro ödedik ki gerek yok bence. Adanın bu tarafı Türkiye kıyılarına bakıyor ve belki de bizim şansımıza deniz biraz dalgalıydı, taşlık ama rahatsız etmeyen, güzel bir plaj.
Burası Ammos Beach Club:
Burası da Ammos Beach’in yanında uzanan kilometrelerce sahil şeridi, denize girdiğimiz yer:
Bu arada, Ammos Beach’in ilerisinde meşhur ve gidilesi denen ‘Thermes’ plajı olmasına rağmen otelden oraya giden yolun depremde hasar gördüğünü, taşların yolu kapattığını ve ulaşımın zor olduğunu söylemeleri üzerine biz gitmedik, ama siz gitmek isterseniz değişik bir deneyim olabilir. Şehir merkezine yaklaşık 13 km uzaklıkta ve yokuş aşağı yürümek gerekiyormuş; giderseniz hazırlıklı gidin. (Fotoğraf, yukarıda linkini verdiğim Kos Adası web sitesinden alıntıdır)
Biz ikinci gün arabamızı alınca adanın ucuna kadar gittik, zaten totalde yaklaşık 45 km, adanın haritasında da görüldüğü gibi adanın neredeyse ortasından giden, gayet düzgün bir asfalt yol, hatta kimi zaman adanın Bodrum tarafına bakan kıyılarını görebiliyorsunuz yoldan; biz o tarafa bakan plajlara gitmedik, zamanımız yeterli değildi ve o tarafta çok rüzgar olduğu için görüldüğü kadarıyla deniz çok hırçındı ama özellikle adalılar Tigaki plajını seviyormuş; okuduğum kadarı ile kumluk olduğu için çocuklu ailelerin de tercihi imiş. (Fotoğraf linkteki siteden alıntıdır)
Bizim ilk durağımız Kefalos yani adanın en ucundaki köyün yakınlarındaki Paradise Beach oldu; en en en çok methedilen plaj! Yolda giderken solunuzda ‘Paradise Beach’ tabelasını kaçırmayın, oradan sapıp, yokuş aşağı gittiğinizde yaklaşık 6 km lik bir kumsal göreceksiniz, sıra sıra şezlonglar ve aralarda kafeler ve su sporları.. Gerçekten adada gördüğümüz en güzel plajlardan biri idi, deniz kumluk ve çocukla çok rahat edebileceğiniz bir yer, en büyük eksisi ‘derinleşmiyor’!!!
Paradise Beach ten bir sonraki koyda Camel Beach var; hemen hemen aynı diye biz burayı es geçtik. Detaylı incelemek isterseniz link burada …
Paradise Beach’ten sonraki durağımız adanın en ucundaki köy olan Kefalos idi, bence Kos’un en Yunan Adası havası olan yeri burası; tam bir emeklilik hali, sokaklar (biraz da havanın sıcak olması sebebi ile) bomboş, gelip-geçen 1-2 araba, sahil upuzun, arkada 2-3 minik taverna… Durup gezmedik köyü, tepeye çıkıp daracık sokaklarda arabayla şöyle bir dolanıp tekrar plajlara yöneldik.
Rotamızdaki plaj, Agios Stefanos … Belki de Kos’ta en sevdiğim plaj (gördüklerim arasında). Detaylı bilgiyi şu linkten bulabilirsiniz. ‘well organised’ dediğine bakmayın, ücretli şezlong ve girişte minicik bir minibüsten satılan ufak tefek şeyler hariç bir şey yok; mümkünse bilerek gidin (ufacık minibüs ama soğuk içecekler ve dondurma mevcut). Bence bu plajı sakın atlamayın, çok keyif alacağınıza eminim. Eğer kendinize güveniyorsanız koyun ortasındaki adacığa yüzüp (mesafe uzun ama geç derinleşiyor, gene de yorucu olabilir), adacıktaki kilisedeki çanı çalabilirsiniz:)
Adadaki son günümüzde de 1-2 saatliğine Merkezdeki plajda takıldık; ben sabah yürüyüşlerimden sonra da otele yakın olduğu için orada denize giriyordum ama daha önce de belirttiğim gibi çok da zevk veren bir deniz değil, zamanı kısıtlı olanlar için alternatif olabilir ya da limandan uzaklaştıkça deniz kalitesi artıyor olabilir. Sıra sıra uzanan cafelerden birinin önünden girebilirsiniz.
Biz iki günde bu kadar plajını gezebildik eminim ki çok daha güzel plajlar vardır, vakti olanlar değişik plajları deneyebilir.
Yeme-içme mevzu ise bambaşka bir şey; bizim gibi pek çok kişinin ana geliş sebeplerinden sanırım. Hatta bazen yan masalardaki konuşmalardan anladığımız, özellikle Bodrum’da oturanlar sadece yemek yemek için atlayıp geliyorlarmış; belki de o kadar lezzetli ve taze deniz mahsüllerini yabancı bir ülkede yemek Bodrum’da yemekten daha ucuzdur?
Zaten pek çok yerde yemek için tavsiye edilen yerler hep aynı ve hemen hemen hepsinde Türkçe menü ve Türkçe bilen eleman var; hiç bir zorluk çekmezsiniz ama genel kanımız, Kos’ta yemek-içmek Yunanistan genelinden sanki biraz daha pahalı (en azından Meis, Thassos ve Selanik ile karşılaştırınca). En popüler tavernalar: Nick The Fisherman (biz gidemedik, haftada 1 gün kapalı ve bize denk geldi) , Yorgo (kesinlikle çok iyiydi, mutlaka listenizde olsun) , Agkyra (hemen Yorgo’nun yanında, fena değil) . Akşam yemeklerine şarap ya da Uzo dahil, deniz mahsullü yemekler olarak 3 kişi 45-55 Euro ödedik ki hakikaten tıka basa doyduk.
Akşam yemeklerimizden bir bölüm:
Öğlen yemeklerini ise daha hafif olarak merkezdeki cafelerde Gyros (bildiğimiz dürüm döner) ya da plajlarda bir şeyler yiyerek geçirdik.
Umarım Kos izlenimlerim sizler için de faydalı olmuştur; benim için hepsi birer anı, burası da benim ‘anı defterim’ sayılır. Başka biz yazıda buluşmak üzere…