Kışın Adalar Hüzünlü mü?

0 Paylaşımlar

En sevdiğim yürüyüş rotam, evden çıkıp sahile inip, Fenerbahçe orduevinin alt bölümünden Suadiye’ye kadar olan sahil yolu… Kafam ne kadar bulanık olsa da, acayip neşeli de olsam, kızgın da olsam, sahile indiğim sokağın ucunda deniz ve martıları ve adaları görünce içimi garip bir ferahlık sarıyor… Sürekli karşımda gördüğüm, neredeyse gün aşırı tam karşısına oturup bir kahve içtiğim adaları hep uzaktan severim ben…

Adaları dediğim gibi uzaktan severim ben, yazın hiç gitmeyiz, zaten ada ziyaretlerimiz herhalde 3-4 senede bir olur, ya arkadaşlarla bir sabah kahvaltısı için ya da akşam güneş battıktan sonra yemek için ama ilk defa kışın gittim, uzun zamandır istediğim bir şeydi ve seçtiğimiz gün sanırım İstanbul’un en soğuk günlerinden biri idi:)

Büyükada ve Heybeli Ada gibi daha bilindik adalar yerine merak ettiğimiz ve daha önce hiç gitmediğimiz Burgaz Ada’yı seçtik, bunda tabi ki meşhur Kalpazankaya’da bir ‘öğlen rakısı’ patlatma isteği de etkili idi ama ne demişler,  ‘Hayat, sen planlar yaparken başına gelenlerdir’ 🙂

Adalara tek ‘toplu ulaşım’ yolumuz vapur ve motorlar; vapur seferleri daha az ve bize saatleri uymadığı için biz Bostancı’dan motor ile geçmeyi tercih ettik. Vapur ve motor seferlerini incelemek için bağlantılara tıklayabilirsiniz. Motordan Bostancı Adalar Vapur İskelesi’nin güzelliği….

Martıların eşlik ettiği kısa bir yolculuktan sonra motorun ilk durağı Kınalı Ada idi; ufacık bir iskele ve ıssız evler… Motordan 1-2 kişi indi, 1 kişi bindi, o kadar…

Burgaz Ada’ya ulaştığımızda bizi sessiz bir ada ve Sait Faik Abasıyanık karşıladı…

Burgaz Ada, Burgazada ya da kısaca Burgaz diyelim, ilk yaptığımız şey tabi ki kahve içmek oldu; başka ne beklenebilirdi ki bizden?? Ama şu manzaraya bakar mısınız? İnsanın ömrü uzamaz mı? Bu arada oturduğumuz kahvede tek ‘yabancı’ bizdik, masadan masaya muhabbet falan, sanırım ‘ADALI’ olmak bu demek, başka bir şey…

Uzun bir kahve molasından sonra adayı keşfe çıkalım dedik ama ada daha yeni uyanıyordu, sadece sahil şeridinde insan vardı desek yeridir; çoğu büfe-restoran kapalı idi, bulabildiğimiz tek pastaneden birşeyler alıp dar sokaklara daldık. Motor iskelesinin hemen karşısında şöyle bir tabela neyin ne tarafta olduğunu gösteriyor:

Biz Pazartesi günü gittiğimiz için Saik Faik Müzesi ve Manastırlar kapalı idi, hiç bir şeyin içine giremedik, eğer hafta içi gidecekseniz pazartesi hariç bir gün seçmek daha iyi olacaktır. Bol bol sokaklarda gezip güzel evlerin fotoğraflarını çektik, çoğu kapatıp şehre dönmüş kış sebebi ile, adada o kadar az insan vardı ki… Sokaklarda az sayıda insan, insan sayısından fazla köpek ve sessizlik vardı…

Saik Faik Müzesi ve Aya Yani (Ayios İoannis) Kilisesi zaten karşılıklı; eğer Pazartesi ve Cuma dışında bir gün gitmişseniz Kiliseyi gezebilirsiniz, biz sadece dışarıdan görebildik.

Burgaz’ın güzel köşkleri…

Vapur iskelesinden Kalpazankaya’ya yürümek yaklaşık 20-25 dakika sürüyor; belki de kış ve sessiz olduğu için sokaklarda çok köpek var, bazen o kadar çok havlıyorlar ki yolunuzu değiştirmek gerekebiliyor; köpeklerden korkuyorsanız ona göre tedbir alın.

Bu arada Kalpazankaya’da öğlen rakısı içme hayalimiz restoranı ‘kapı duvar’ görünce suya yattı; meğer öğlen 12 de açılıyormuş ve daha bir saat olduğu ve oturup bekleyecek hiç bir yer olmadığı için biz de sahil yolunu takip ederek merkeze geri dönüp birer kahve daha içtik ve Kınalı Ada’ya geçtik. Kışın adalarda yemek yenecek mekanlar da sanırım haftaiçi sürekli açık değil, kimisi öğlen 12 den sonra açıyor kimisi de tamamen kepenkleri kapatmış…

Kınalı Ada, Burgaz’a göre daha da sessiz ve hüzünlü geldi bana, bu sefer adayı gezip keşfetmek için yeterli vakit olmadığından bulabildiğimiz ‘ender’ açık yerlerden birinde oturup ‘öğlen birası’ içtik:)

Adalara kışın mı yazın mı gidersin diye sorsanız gözüm kapalı gene kışın derim; yazın o keşmekeş kalabalık, mekanların müşteri kapmak için yarışması…. Evet, hüzünlü bir adayı tercih ederim..

 

Yorumlar

0 Paylaşımlar