Meis Adası : Film Tadında Bir Ada…

0 Paylaşımlar

Bir ada düşünün ki gezdiğiniz her noktasında, severek izlediğiniz, izlerken onlarla beraber duygulandığınız, bazen kızdığınız ve yayınlandığı sene ‘Yabancı Film Kategorisi’nde OSCAR dahil olmak üzere toplam 9 ödül, 16 adaylık almış bir filmden binalar, sokaklar gördüğünüz bir yer olsun… Hatırladınız mı filmi? 1991 yapımı Akdeniz/Mediterraneo dan bahsediyorum. Hani İkinci Dünya Savaşı sırasında bir Yunan adasına bırakılan ve sonra da unutulan bir avuç İtalyan askerinin adadaki yaşamları ile ilgili olan film.. Belki de aklınızda karşı kıyıdan gelen ve hesapta onlarla arkadaş olan ve hepsini sarhoş edip sonra da ellerindeki her şeyi çalıp kayığına atlayıp giden Türk genci kalmıştır? Film ile ilgili daha detaylı bilgiyi imdb den bulabilirsiniz.

Şimdi, isterseniz Meis’e gitmeden önce filmi izleyin ve sonra onun izlerini takip edin; isterseniz de döndükten sonra seyredip, tanıdık manzaraları görüp şaşırın…

Bize gelince;

Kaptanımız bizi saat 17 gibi limana bıraktı, zaten sıra sıra tekneler dizili ve hemen arkalarında da meşhur Yunan Tavernaları… Saat daha yemek için erken olduğundan önce sokakları keşfettik; haritaya falan ihtiyacınız yok, her sokak mutlaka diğerine ulaşıyor:) Kaleye çıkmadık, hatta kapalı mı açık mı onu bile bilmiyoruz, sonuçta akşam 6 olmuştu ve çok tepe gözüktü bize, o sıcakta yapamadık:) Kaleye en fazla şu kadar yaklaştık:)

Meis Adası’nın sadece Kaş’a bakan yüzünde yerleşim var; U şeklinde bir koy ve tüm hayat bu U şeklinde koyun çevresinde gerçekleşiyor. Acı olan ne biliyor musunuz? Bu ufacık, minnacık ve az nüfuslu adaya sürekli dev gemiler yanaşıyor! Tıpkı bizim gittiğimiz gün olduğu gibi…

Meis’in U şeklindeki limanının görünüşü:

Meis Adası’nda gezilip görülebilecek yerler çok fazla değil, yukarıda görülen kale ve sizi limanın girişinde karşılayan camii dışında bir de şu an tadilatı devam eden ve ibadete kapalı olan St. George Kilisesi var.

St. George Kilisesi, 19. yüzyılda yapılmış ve tam olarak Mediterraneo Cafe’nin olduğu meydanda.

Kilisenin iç bölümünden kesitler ise şöyle:

Mediterraneo filminin büyük çoğunluğunun geçtiği meydan ve cafe:

Limanda sizi karşılayan Osmanlı Camii’nin 1753 yılında yapıldığı söyleniyor, şu an ibadete açık değil, haftanın belli günleri müze olarak kullanılıyormuş ama biz gittiğimizde kapalı idi. O kadar enteresan ki, Camiinin basamakları bir ‘beach club’ ile birleşiyor ve insanlar neşe ile denize giriyorlar; bu arada aynı zamanda koca koca gemilerin yanaştığı yer iki adım ötesi olmasına rağmen deniz pırıl pırıl; bunu nasıl başarıyorlar? Biz karşı kıyıda her tarafı pisletirken onlar burada tertemiz bırakmayı nasıl başarıyorlar??

Camii, liman ve tertemiz bir deniz!

Camiinin hemen yanında, İtalyan ve Yunanlılar arasındaki Paylaşım Savaşında üst 2 katı yıkılan Baro il Faro yani FENER var; pırıl pırıl bir deniz ile. Ve onun hemen yanında da Meis’in simgesi olan Çapa, Haç ve Kalp işaretinin olduğu büyük bir heykel var. Yüzünüzü denize verdiğinizde de sağınızda, kaleye doğru giden, ince bir merdiven görebilirsiniz (Kaleye kadar devam ediyor mu bilemem, biz denemedik o sıcakta:)) .

Adanın DUTY FREE si de burada, hemen gemilerin yanaştığı noktanın karşısı; sizde biraz ‘bakkal dükkanı’ imajı yaratabilir; o derece küçük!  Biz ‘özel tur’ teknesi ile geldiğimiz ve Duty Free kapandıktan sonra adadan ayrılacağımız için alışveriş yapmamıza izin vermediler ama hiç problem değil çünkü adadaki her ‘bakkal’ da aynı fiyatlara bulabiliyorsunuz içkileri; 1 Lt. Yeni Rakı 15 Euro diyeyim siz de dövünün:)

Sizi liman bölgesinde bu güzel yunuslar ve kadın karşılıyor:

Mediterraneo Cafe ve St. George Kilisesi’nin bulunduğu meydanda (Horafia Bölgesi diye geçiyormuş) çok çirkin suratlı bir büst görmüştük ama yazılanlar Yunanca olduğu için anlayamamıştık ve hatta o suratın sahibinin ‘erkek’ olduğunu düşünmüştük. Daha sonra öğrendiğime göre ‘Lady of Ro’ diye anılan ve Türk-Yunan düşmanlığının en yüksek olduğu zamanlarda Türklere olan nefretini göstermek için her sabah Meis’in küçük bir adası olan Ro Adasına gidip Yunan bayrağı diken yaşlı kadınınmış.

Limanın diğer ucuna diğer giderseniz en meşhur oteli olan Megisti Hotel i görürsünüz. Megisti Oteli’nin yanında da gene Mediterraneo filmindeki fahişe Vassilissa’nın evini görebilirsiniz.

Meis Adası’na gidince yapılacak en güzel şeylerden biri de tabi ki muhteşem deniz ürünlerinden yemek. Sahil boyunca sıralanan cafe ve tavernalardan istediğinize oturabilirsiniz, hepsinde muhteşem şeyler var. Bizim tercihimiz -gene arkadaşlarımın önerisi ile- Alexandra oldu; adanın en popüler mekanlarından biri, deniz kenarındaki masalarda oturmak istiyorsanız mutlaka rezervasyon yaptırın. Bizim yemeğimize Meis’in meşhur kaplumbağası da eşlik etti. Biz 3 kişi, yarım litre şarap, kırmızı karides, salata, ice tea ve ahtapot ızagaraya ekmek ve su dahil 51 Euro ödedik.

Alexandra dışındaki diğer popüler seçenekler, Billy’s , Paragadi olabilir.

Meis’in sıra sıra taverna ve cafeleri ve meşhur kaplumbağası… Akşam üzeri güneşi batırırken sizi şu masaya alsak??

Ya da şu masalardan birine, kaplumbağa eşliğinde???

 

Meis’te güzel geçen bir günün ardında, yıldızları seyrederek Kaş’a geri döndük ve güzel geçmiş bir günün yorgunluğu ile erkenden uyuduk:)

Yazıyı bitirmeden önce sizleri gene Meis’in çekmelere doyamadığım kareleri ile başbaşa bırakıyorum…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

0 Paylaşımlar