Adana: Yeni ile Eskinin Buluştuğu Koordinatlar…

37 Paylaşımlar

Adana demek, sadece yemek -içmek değil, hiç tahmin etmediğim kadar güzel bir şehir ile karşılaştım, aslında sanırım İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayanlar olarak biraz önyargılıyız diğer şehirlere karşı ama gördüm ki bir kere daha yanılmışım, Gaziantep gibi Adana da modern yüzü çok güzel, parkları çok güzel, trafiği bizimkine göre daha rahat, insanları güzel, kibar ve eğitimli bir şehir olarak karşıma çıktı ve ben dönerken şunu derken buldum kendimi: ‘İnsan burada yaşar ve İstanbul’a göre çok daha güzel yaşar’ . Bir kere 150 m2 nin altındaki evlere ‘KÜÇÜK’ diyorlar!!!! İnanamadım, misal, arkadaşım mutfağını anlatırken bizim salondan büyük olduğunu düşündüm! Yazlık yerlere yakın, 1 saatte denizdesin, bizim her tarafımız denizle çevrili ama giremiyoruz doğru dürüst. Parklar çok güzel, insanlar spor yapıyor, piknik yapıyor, kebap zaten başlı başına gitme sebebi olabilir:)

Bunların dışında Eski Adana bölgesi olarak tanımlanan bölge gerçekten çok eski ve anlaşılan o ki o bölge bizim İstanbul’un Tahtakale, Tarlabaşı karışımı bir bölgesi, ticaret orada, kuyumcular orada ve tabi ki görülecek tarihi yerler orada. Dolayısı ile yürüyerek pek çok yeri görebilirsiniz.

İlk sabahımızda Kel Mahmut‘ta ciğerimizi yedikten sonra otele dönüp arabamızı bıraktık ve Küçük Saat‘e doğru yürüdük ve evet, gerçekten Küçük Saat, küçükmüş:) Önce tarihi , taştan yapılmış bir saat kulesi bulacağımızı düşündüğümüzden inanamadık, meydanda çevremize bakınıp, kuşlara yem satan amcaya sorduk ve bize İş Bankası’nın meşhur kumbara saatini gösterdi, Küçük Saat oymuş, şaşırmayın!

Küçük Saat bir kavşak aslında, meydanda bir Atatürk Anıtı ve saat var ve çevresi sokaklarla, dükkanlarla çevrili, yüzünüzü anıta döndüğünüzde sağ tarafınızda neler var, bilemiyorum, o tarafı gezmedik ama Büyük Saat‘e doğru ilerlemek istiyorsanız, soldan gidecekseniz. Tatlıcı Gönül Kardeşler de hemen bu meydanın arka sokağında, sol tarafında kalıyor. Bizim Can ile bir yere gidince en büyük eğlencelerimizden olan ‘kuşları beslemek’ tabi ki burada da yaptığımız ilk aktivite oldu:)

Küçük Saat’ten Büyük Saat’e giderken yolda Yağ Camii yi göreceksiniz, aslında Saint Jacque adına yaptırılmış bir Haçlı Kilisesi imiş ve 1501 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından camiye çevrilmiş. Taç şeklindeki kapısı anıtsalmış ve bir zamanlar önünde yağ pazarı kurulduğu için bu isimle anılıyormuş  (Bilgiler, Adana Turist Ofisinden aldığımız broşürden)

Yağ Camiinden devam ettiğinizde Kazancılar Çarşı‘sında buluyorsunuz kendinizi zaten, Meşhur Ciğerci Mehmet Usta ve Tarihi Adana Kazancılar Kebapçısı da burada. Kazancılar Çarşısındaki bakır kalaylayan amcaları mutlaka izleyin, o yaşta halen nasıl emek vererek işlerini yapıyorlar…

Kazancılar Çarşısı ve Büyük Halep Çarşısı denen bölüm boyunca yürüyerek Büyük Saat‘e varabilirsiniz, yolda Vakıflar Çarşısı da var hatta bir tane de halen kullanımda olan bir hamam kapısı göreceksiniz, biz geçerken Kadınlara açıktı, tarihi bir hamam, kapı üstü işlemeleri güzel. Büyük Saat’e giden sokağın bir arka paraleline geçerseniz enteresan şeyler görebilirsiniz;  tespihçiler, taşçılar var, ilginizi çekebilir aynı zamanda sepetçiler ve inanmazsınız ama şipşak pantolon-şalvar vs diken terzi amcalar var, mutlaka bakının, kısa bir ara zaten.

Büyük Saat gerçekten büyük:

Büyük Saat ve çevresini gördükten sonra hemen solunuzda Ramazanoğlu Medresesi ve Ulu Camii kalıyor, ağaçların altında, Ulu Camii minaresine karşı  ya da Medresenin bahçesinde (kenarlardaki odalarda ney çalanlar ya da çalışmalar yapanlar ile) huzur içinde bir Türk Kahvesi içmeyi atlamayın. ‘Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, Tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir’ dizelerinin sahibi Şair ve Adana Valisi Ziya Paşa‘nın büstü ve mezarı da bu küçük parkta. Son derece huzur veren bir yer, kesinlikle Mine tavsiyesi.

Buradaki kahve molasından sonra artık Ulu Camiiyi gezip nehir kenarına iniyoruz, artık meşhur Taş Köprü‘yü görme zamanı geldi. Ulu Camii, Ramazanoğlu Beyliği döneminde Halil Bey tarafından 1507 yılında yaptırılmış ve 1541 deki bir bina ilavesi ile genişletilmiş. Turizm Bakanlığının bastırdığı kitapçıkta yazdığına göre, sekiz köşeli minaresi, dönemin ilginç bir mimari örneğiymiş

Ulu Camii ve hemen karşısındaki Ramazanoğlu Medresesi ve açıksa (biz gittiğimizde özel bir tören sebebi ile kapalıydı) Ramazanoğlu Konağı‘nı gezdikten sonra artık nehir kenarına iniyoruz ve tam karşınızda Tarihi Kız Lisesi‘ ni göreceksiniz, şimdilerde Adana Kültür Merkezi olarak kullanılıyormuş ama bizim şansımıza o da kapalıydı, içini gezemedik. Detaylı bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Tabi ki her şehirde olduğu gibi burada da şehir ismi ile bir fotoğrafımız olmasın mı?

Meşhur Taş Köprü’nün fotoğrafını bol bol çekip, üzerinde diğer tarafa doğru yürüyüp geldik ve nehir kenarındaki banklarda oturup hem manzaranın keyfini çıkartıp hem dinlendiysek, yolun karşı tarafındaki Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi , Sinema Müzesi ve Tepebağ Evleri olarak bilinen diğer eski Adana Evleri’ni görebilirsiniz.

Önce şuraya güzel bir Taş Köprü manzarası koyalım:

Sinema Müzesi‘ne giriş ücretsiz, girip keyifli zaman geçirebilirsiniz, gerçekten emek verilerek yapılmış bir yer.

Hemen yanında Atatürk Bilim ve Sanat Müzesi var, 19. yy da yapılmış geleneksel Adana evlerinden biri. Atatürk, 15 Mart 1923’te Adana’yı ziyaretinde eşi Latife Hanım’la birlikte burada kalmış. Atamızın yattığı yatağı gördüğünüzde ve günümüzle karşılaştırdığınızda bu kadar büyük bir adamın ne kadar mütevazi olduğunu görüyor ve bir kere daha özlem duyuyorsunuz.

Otel olarak tavsiye edebileceğim Bosnalı Salih Efendi Konağı da bu sırada.

Bol bol Taş Köprü ve Sabancı Merkez Camii fotoğrafı çektikten sonra dilerseniz Merkez Park ve Sabancı Merkez Camii’ne doğru yürüyebilirsiniz ya da bizim gibi yapıp otele giden yola dönüp, o civarda kalan Bebekli Kilise (pazar günleri kapalı ) ve Adana Etnografya Müzesi (kapıda sadece müze işareti var ve geleneksel Adana Evi diye geçiyor) ni gezebilirsiniz.

Bütün bu rota uzun gibi gözükse bile öğlene kadar kolaylıkla bitiyor. Biz araba kiraladığımız için öğleden sonrayı Misis Köprüsü ve Yılan Kale‘ye ayırdık ve güneşi batırmak için Adana Merkez’e geri döndük.

Adana Merkez’de gezebileceğiniz diğer yerler:

Sabancı Merkez Camii : Her taraftan görebileceğiniz bu camii kesinlikle ziyarete değer, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun en büyük camiisiymiş Genel görünüm olarak Sultan Ahmet Camii’ne, plan ve iç mekan olarak da Selimiye Camii’ne benziyormuş. Camiideki her bir noktanın ayrı anlamı varmış, 6 minare İslam’ın 6 şartı, 99 metrelik 6 minare Allah’ın 99 güzel ismi gibi.. (Detaylar tabi ki gene meşhur kitaptan)

Bir diğer gezilecek nokta, Adana Tren Garı. 1912 yılında tamamlanan Gar binası gerçekten görülmeye değer ve halen kullanımda. Vakit olsa bir tren yolculuğu yapmak güzel olurdu.

 

Sabancı Merkez Camii önündeki Arkeoloji Müzesi kapalıydı çünkü Sanayi, Etnografya, Tarım, Çocuk, Kent Müzesi ile beraber, Acıbadem Hastanesi’nin oradaki tarihi Milli Mensucat Fabrikası’nın yerine inşa edilen Adana Müze Kompleksi‘ne taşınmış, biz sonradan önünden geçerken gördük ama gerçekten büyük bir yerdi ve vaktimiz kalmamıştı. Konu ile ilgili detaylı bilgiyi buradan bulabilirsiniz.

Bunun dışında Sabancı Merkez Camii’nin de içinde yer aldığı, koca bir vaha gibi olan Merkez Park’ı gezebilirsiniz, çok kalabalık olduğu ve yorulduğumuz için biz çok içlerine girmedik ama güzel bir parktı, içindeki asma köprüden geçemedik, siz geçerseniz haber edin:)

Bizim vakit geçirmekten hoşlandığımız bir diğer park da Seyhan Baraj Gölü.  İlk akşam yemeğe de o tarafa gitmiş ama karanlıktan bir şey anlamamıştık bu sefer güneşi batırmaya gittiğimizde gördük ki, Adanalıların nefes alacağı, kocaman, içinde piknik alanlarının olduğu (doğal olarak hep mangal yakılan), cafelerin ve restoranların olduğu (Onbaşılar gibi) kocaman bir alan. Ortada bir yerlerde Sevgi Adası diye bir adacık var, keşke kocaman harflerle SEVGİ ADASI yazmasalarmış daha şık olurmuş. Biz biraz yürüyüş yaptık, balonlara mermi attık (şiddete karşıyız sadece sudaki balonlara ) sonra biraz birşeyler içtik ve güzel vakit geçirip dinlendik.

ve tabi ki Adana’da Lunapark bulduk, kesinlikle atlamayız, bize bu kadar uyum sağlayan oğlumuzun isteği de oldu böylece.

Bizim gezdiğimiz ve sizlere anlatmaya gayret ettiğim Adana, hep eski Adana idi ama gördüm ki çok modern bir yüzü var Adana’nın; çok şık cafeler, restoranlar, son derece şık mağazalar ve hatta sosyal medyadan gördüğüm kadarı ile çok çılgın bir gece hayatı… Diyorum size, yaşanır bu şehirde (yazın hiç dışarı çıkılamaz sıcaktan ama )

Yorumlar

37 Paylaşımlar