Londra Gezi Rehberi

0 Paylaşımlar

Londra… İlk defa 2001 yılında eşimin bir toplantısı sebebiyle gitmiştik, ben de izin almıştım; haftasonu ile birleştirip (böyle kaçamakları çok seviyorum) 4-5 gün kalmıştık. Eşim toplantıdayken o soğukta (Ocak sonuydu) ve de genellikle yağmurda saatlerce yürüdüğümü, hiç metro kullanmadığımı hatırlıyorum; hatta Harrod’sa girdiğimde (kaldığımız otele yakındı) yorgunluktan gezemediğimi hatırlarım:) Sonra bir daha fırsat olmadı ben gidemedim. Derken geldik 2016 ya ve gene bir kış günü (Şubat) eşimin gene bir toplantısı sebebiyle Londra yolları gözüktü bize (dikkat! ben -çalışmayan eş kontenjanı-ndan faydalanıp, oğlanı ananeye bırakıp eşlik ettim). Bu arada eşimin iş sebebi ile gittiği gezilerde şayet tarih ve yer uygunsa kalacağı otellerle görüşüp benim için extra olan tutarı ödüyoruz ve aynı uçağa da bilet alıyoruz; genelde de haftasonu ile birleştiği için önüne ya da arkasına daha uygun fiyatlı ve merkezi bir otelde 1-2 gece daha rezervasyon yapıyoruz. Tabi ki iş dolayısı ile gidilen seyahatlerde bendeniz sabah 9 dan bazen akşam 7-8 e kadar fıldır fıldır geziyorum ve şunu farkettim ki tek başıma olduğumda çok çok daha fazla yer görüyorum ve günde en azından 20 km falan yürüyorum. Bu kural tabi ki Londra’da da değişmedi.

Toplantı gününe uygun olarak bu gidişimizde ilk olarak merkezi bir yer olduğu için Victoria Station tarafında bir otel aramakla işe başladım. Her zaman ilk başvurduğum site : booking.com dan hem fiyat hem müşteri yorumlarına bakarak SIDNEY HOTEL LONDON da karar kıldım. İnanılmaz bir şey ama gideceğimiz dönemde THY nin Londra Gatwick uçuşları çok uygundu ve uçak biletlerimizi de Türk Hava Yollarından aldık ve tabi ki mükemmel bir hizmet kalitesi ile çok rahat bir şekilde Gatwick’e ulaştık. Bu arada orada yaşayan her tanıdık mutlaka Gatwick’den şehir merkezine olan tren biletlerini önceden online almanın çok fazla fark ettireceğini, istasyonda daha pahalı olduğunu söylediği için biz de gidiş ve dönüş biletlerimizi internetten Virgin Trains den aldık; en uygun fiyatlı tren Virgin Trains de idi.

İngilere’de Trenle Seyahat

Avrupa’da çok şehirde bizdeki gibi tek tip tren yok; değişik demiryolu şirketleri var ve hepsinin trenleri, trenlerin kalitesi, süresi, fiyatı vs değişik ve aldığınız bileti başka firma treninde kullanamıyorsunuz. Bir de BİLET ALIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN başka bir nokta, sitede de göreceğiniz gibi biletlerin çeşitleri var. Eğer ADVANCED SINGLE alırsanız sadece o belirtilen saatteki trende kullanabiliyorsunuz, yoksa ceza yiyebilirsiniz. Açıkçası Türkiye’den giderken muhtemel gecikmeleri, gümrükten geçme işlemlerini vs sayarsak Advanced Single yerine ANYTIME yazan biletleri seçmek sizi gereksiz stresten kurtarabilir. Biz dönüş biletimizi Advance Single seçip, giderken kullanacağımızı Anytime aldık. Aldığınız online biletleri tren istasyonundaki makinelerden basabiliyorsunuz, önemli olan kullandığınız kredi kartınızın mutlaka yanınızda olması; yani sanal kart kullanmayın!

 

Gatwick’e inince açıkçası diğer ülkelerdeki gibi daha rahat bir gümrük geçişi olacağını düşünmüş ve bir an önce işimizi halledip trene binebilmek için kabin valizlerimizi yanımıza almıştık. Ama o da ne??????? Allahım, nasıl yürüdük, nasıl yürüdük anlatamam! Yürüdüğünüz güzergahda koskoca bir duvara Kraliçe’nin doğumgünü için İngiliz halkının resimlerinden oluşan koca bir kolaj yapmışlar ama bir an önce havaalanından çıkma telaşından dolayı çok fazla inceleyemiyor insan.

gatwick airport

Uzun yürüyüşün sonunda geldiğiniz nokta, size ‘bu da neeee???’ dedirtebilir; bir tarafta sadece İngiliz vatandaşları için bir geçiş sırası (ve bir iki ülke) diğer tarafta dünyanın geri kalanı! Yani demem o ki, bavulları gönül rahatlığı ile verebilirsiniz, siz o sıradan geçip de yukarı kata ulaşana kadar bavullar döne döne hal oluyor hatta alınıp kenara konuluyor. İngiliz Gümrük Polisinin size soracağı klasik sorulara hazır olun : ‘ne amaçla geldin, nerede kalacaksın, ne yapacaksın, nerede çalışıyorsun vs vs’ ve her ihtimale karşı otel bilgilerinizi vs yanınızda hazır edin ve bir de size uçakta dağıtılan ve girişte bu gümrük polislerine vermeniz gereken formu çok dikkatli doldurun yoksa Yusuf Yusuf sizi ortadaki ‘karantina bölgesine’ almaları ve daha ‘detaylı’ incelemeleri mümkün..  Gümrük polisinden tüm şirinliğinizle geçtikten sonra (zaten evraklarınız tamsa hiç problem yok, size iyi eğlenceler diliyor) bir üst kata çıkıp bavulunuzun hangi standda döndüğünü bulmanız gerekiyor, bunu da atlatırsanız sizi bir kere daha tebrik edeceğim ve sonra siz de en kolay ulaşım olan treni seçtiğinizi varsayıp (otobüs ucuz ama çok daha uzun sürüyor ve gerçekten inanılmaz yoğun bir trafik var, tavsiye etmiyorum) sizi tren istasyonuna alacağım… Gözünüz korkmasın, heryerde tabela var. Havaalanı 2 bölümden oluşuyor, bizim uçaklarımız genelde hep aynı yere iniyor zaten. Tabelalarda havayolu şirketinizin ismini mutlaka okuyun ve yanlış bölgeye gitmeyin.

Tren istasyonu -biletleme- bölümüne geldiğinizde şayet önceden online bilet aldıysanız buradaki makinelerde bastırtabilirsiniz ya da bizim ikinci gidişimizde yaptığımız gibi direk oradaki makinelerden ya da gişelerden alabilirsiniz ki bizce hiç de göz korkulacak bir fark yok. Ve her tarafta size yardımcı olacak görevliler var, gerçekten de son derece yardımseverler, biz bile o kadar ülke dolaştık, yabancı dil biliriz vs biz bile yardım isteme gereği duyduk; çok karışık çünkü:)

Bu da bizim sıpamız ve istasyonun biletleri alıp peronlara dağılacağımız bölgesi (Yaaa, evet, PERONLAR; yanlış duymadınız!)

gatwick3gatwickterminal

Evettttt, bileti aldınız, sonra görevlileri de takip ederek biletinizi okuttunuz ve nihayet diğer tarafa geçtiniz. Tamam mı??? Şaka sanırım? Siz koskoca Londra’yı İstanbul mu sandınız; hoş artık Haydarpaşamız yok ama öyle sıra sıra peronlar bekliyorsanız hazır olun; her perona gidiş farklı merdiven, kapı, asansör! Yaaa, şaştınız mı? MUTLAKA, AMA MUTLAKA, treninizin (ki dakika başı falan farklı yerlere tren var) hangi perondan kaçta kalkacağını ışıklı levhadan takip edip o peron numarasının yazdığı okları takip edin; benden uyarması!

Nihayet doğru peronda, doğru treni beklediniz ki zaten çok dakikler; bir gecikme olduğunda sürekli özür diledikleri anonsları duyuyorsunuz. Bindiniz trene, şimdi arkanıza yaslanın ve klasik İngiliz kırsalı manzaralı kısa yolculuğun tadını çıkartın. Bu arada treninizde bir aktarma varsa ki olabilir, o zaman denilen istasyonda inip muhtemelen başka perona geçip orada bekleyeceksiniz; çok ağırkanlı değilseniz adamlar çok güzel planlamışlar zamanlamayı, geç kalmıyorsunuz.

İşte Londra Merkeze ulaştık! Otelinizin bulunduğu bölgeye göre hangi trendeyseniz, nerede indiyseniz oradan metro aktarımı yapabilirsiniz ya da bizim ilk gittiğimizde seçtiğimiz gibi Victoria Station civarında bir otel seçtiyseniz trenden inince yürüyerek otelinize ulaşabilirsiniz.

Londra’ya gitmeden önce akıllı telefonuma (evet çok akıllı kendisi)  CityMaps2Go uygulamasında Londra şehir haritasını indirmiş ve tüm önemli yerleri, listeler halinde orada işaretlemiştim; ben şehirleri keşfederken açıkçası bu uygulamayı kullanıyorum ve çok memnunum. Benzer uygulamalar da var ama buna alıştım.

Londra’da Nerelerde Kalınabilir?

Londra çok pahalı, gerçekten ama gerçekten pahalı bir yer. Şayet sizin için yeni yerler keşfetmek, güzel yemekler yemek, kültürel ve eğlenceli şeylere para ayırmak daha önemliyse bence standartları karşılayan bir yer yeterlidir: temiz yatak, güvenilir bölge, kolay ulaşım. Biz 6 ay içinde 2 defa gidince ve üstelik ikinci sefer 9 yaşındaki oğlumuzla gidince otel seçimi daha da kritik oldu.

Tercihim ve tavsiyem, Victoria Station civarındaki otellerde kalmanız; ulaşım çok kolay, her yerden. Zaten giderseniz göreceksiniz Belgrave Road olarak geçen cadde sıra sıra eski Victoria tarzı binalar ve çok büyük çoğunluğu otel. Aralarında hostel olarak geçenler de var, gayet yüksek fiyatlı oteller de.. Biz 3 farklı otelde kaldık aynı cadde üzerinde ve hepsinin fiyatı farklı idi.

Şubat ayında eşimle gittiğimizde Sidney Hotel Victoria London da kaldık; gayet iyiydi, gerçi 2 kişilik odası küçüktü, banyoya geçmek için yataktan inip tek adımda banyoya geçebiliyordun.  Rezervasyonumuzda kahvaltı da vardı ama açıkçası muhteşem bir kahvaltı değil, zaten genelde yurtdışı kahvaltıları bizlerin beklentilerini karşılamıyor. Odada çay-kahve seti var, hemen bir sokak alttaki Sainsbury’s den (off offf, beni bırakın o markete 1-2 saat, öyle kendimi kaybediyorum ben orada)  tazecik birşeyler alıp odada gayet rahat kahvaltı yapabilirsiniz.  Otelin tam önünde bir otobüs durağı var ve 24 numaralı otobüse bindiğinizde hiç yürümeden direk merkeze ki (aslında yürüseniz 25-30 dakika sürer) gidiyorsunuz; özellikle gece dönerken çok rahat oluyor.  Bizim kaldığımız odanın resimleri (oda bu kadar zaten bir de küçük banyo) :

sidney hotel Mayısta oğlumuzla geldiğimizde planlarımız değişik yerleri kapsadığından farklı otellerde kaldık. İlki Premier Inn Hotel Waterloo idi; bizce çok iyi bir oteldi, biz çok memnun kaldık. London Eye in hemen arkasındaydı, köprüyü geçtiğinizde Big Ben e geliyordunuz, biraz yürüyün Trafalgar Square ve nehir kenarına yakın olduğunuz için hele ki hava güzelse sahil boyu yürüyün, parklarda dinlenin, birşeyler yiyin, için, muhteşemmmm! Otel birbiri ile bağlantılı iki binadan oluşuyor; biri yeni bir bina bir de eskiden çocuk hastanesi olarak kullanılan ve sonradan otele dönüştürülen bina var; çocuklu aileleri ‘silent rooms’ bölümü olarak buraya veriyorlar, kocaman pencereler, önünden geçen iki katlı otobüsler, geniş oda, muhteşem rahat yataklar, çay-kahve seti… Londra içinde kaldığımız en iyi otel burasıydı, kesinlikle tavsiye ederim. Önünde London Eye in yanında kocaman bir çocuk parkı da var desem??

Daha sonraki kaldığımız oteller Victoria İstasyonu tarafındaydı; Belgrave Road üzerinde; planlarımız sürekli değiştiği için 4 gece için 2 ayrı otelde kaldık ama biri caddenin sağında, diğeri solunda aralarındaki mesafe de 100-150 metre olduğu için hiç problem olmadı. Bunlar da:

Belgrave House Hotel ve Best Western Victoria Palace . Belgrave neredeyse yarı fiyatı idi ve oda gayet genişti, 3 kişilik; evet eski bir oteldi, eşyalar açısından ama mutfak eşyası da vardı, sabah kahvaltısını rahatça odada yapabildik. Çay-kahve setindeki ürünler en ucuz versiyon olduğu için ben marketten aldım onları. Belgrave House Hotel e 2 gece için 3 kişi 168 Pound ödemişiz. Best Western Victoria Palace ise zaten bir zincirin parçası, ona 3 kişi 2 gece için 374 Pound ödemişiz, oda küçüktü ama eşyalar daha yeniydi; extra yatak çok rahat değildi ama. Sözün kısası, 1-2-3 gece ucuz olanı tercih ederim:) Biz çocukla rahat ettiysek siz rahatlıkla kalabilirsiniz.

Şubat ayında eşimin toplantısı Wembley Stadı’nın yanındaki Hilton Hotel Wembley de kaldık 2 gece; bizim için sadece yatacak yer olarak düşündüğümüzden ve başka aktivitelerine fırsat kalmadığından otel hakkında söyleyebileceğim, gerçekten güzel, temiz, nezih, daha çok iş ve maç amaçlı kullanılan ama Hilton kalitesinin her noktada hissedildiği bir otel olduğu. Londra merkezden yaklaşık yarım saat uzakta (metroyla). Biz ilk gün çok geç gittik otele, ‘oralarda ne vardır ki şehir dışı sayılır?’ düşüncesi ile.. Ama otelin yanında (bitişinde hatta) koskoca bir Outlet varmış meğer! Tabiki biz gitiğimizde saat 22 yi geçtiği için kapanmıştı, şöyle bir markalara baktık; Marks&Spencer, Desigual, Samsonite, Adidas, Nike, vs vs vs…. Ve ben ne yaptım? Ertesi sabah eşim saat 9 da toplantıya gidince ben de Notting Hill’e gittim tek metro ile 15 dakika falandı, orayı gezdim ve dayanamadım, aklım outletde kaldığı için gene metroyla otele geri dönüp 1 saat hızlı bir alışveriş molası verip -kendime değil-  oğluma inanılmaz ucuza ayakkabı ve gore-tex bot falan aldım; daha numaraları bulabilsem herhalde kendimi tutamaz daha çok ayakkabı alırdım. Eğer fırsatınız varsa üşenmeyin, gidip bir göz atın outlede, çok kolay, Wembley Park metro durağında inip dümdüz yürüyorsunuz ve Wembley Arena ya geliyorsunuz.

Yorumlar

0 Paylaşımlar